- Av.Gizem Gül Uzun
- 23.10.2023
BANKA VE KREDİ KARTININ İZİNSİZ KULLANILMASI SAVUNMA
SARIGÖL ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO : 2023/*** E.
SANIK : B
MÜDAFİ : Av. Gizem Gül UZUN
MÜŞTEKİ :
VEKİLİ :
KONU : Yukarıda dosya numarası belirtili olan ve Sayın Mahkemenizde görülmekte olan yargılamaya ilişkin savunma dilekçemizdir.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil hakkında, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 08/08/2022 tarihinde, "Başkasına Ait Banka veya Kredi Kartının İzinsiz Kullanılması Suretiyle Yara Sağlama" suçundan kamu davası açılmasına yönelik olarak hazırlanan 2022/11*** numaralı iddianame, Sayın Mahkemeniz tarafından kabul edilmiş olup, müvekkilin kovuşturulmasına başlanmıştır.
A. Hak arama hürriyeti
Madde 36 – Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Anayasanın 36. Maddesinin 1. Fıkrası gereği savunma hakkı kapsamında, işbu savunma dilekçemizi Sayın Mahkemenize ibraz etme zorunluluğumuz bulunmuş olup, dilekçemizin kabulünü talep ederiz.
Müvekkil hakkında yapılan yargılama, haksız ve mesnetsizdir. Şöyle ki;
Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması
Madde 245 – (Değişik: 29/6/2005 – 5377/27 md.)
(1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4) Birinci fıkrada yer alan suçun;
a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
(5) (Ek: 6/12/2006 – 5560/11 md.) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır.
Huzurdaki olay İncesu Başsavcılığının 2018/*** sayılı soruşturma dosyasında Kamu Yararına Tahsis Edilmiş Eşya Hakkında Hırsızlık suçundan başlatılan soruşturma kapsamında suç üstü yapılan şüphelilerden ele geçen cep telefonları ve sim kartlar üzerinden inceleme kararı aldırılıp; cep telefonları ve sim kartlar üzerinde yapılan teknik incelemede, Gökhan a ait telefonda, farklı illerde ikamet eden çok sayıda müştekinin Türkiye İş Bankası banka hesap bilgilerinin yer aldığının tespit edilmesi sebebiyle sanıklar İncesu Jandarma Karakolunda ifade vermişlerdir. Sanıkların alınan ifadesinde Gökhan : Telefonunda bulunan banka hesap bilgilerini kendisinin kaydetmediğini, müvekkil sanık Berat 'ın telefonu bozulduğu için Gökhan 'dan telefonunu istediğini söylemiş akabinde Berat 'ın Gökhan 'ın telefonunun notlar kısmına banka hesap bilgilerini kaydettiğini söylemiştir. Berat ise vermiş olduğu ifadede: Gökhan 'ın telefonunda bulunan banka hesap bilgilerini kendisinin kaydettiğini samimi bir şekilde ikrar etmiş ve dava konusu banka hesap bilgilerini internette bir siteden aldığını sarih bir şekilde açıklamıştır. İşbu sebeple Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yapılmış ve düzenlenen iddianame ile "Haklarında başkalarına ait kredi kayıtlarının elde edilmesi nedeniyle menfaat sağladıkları ve dolandırıcılık suçlarından birçok soruşturma ve kovuşturma dosyaları bulunan şüphelilerin, müştekilerin bankacılık bilgilerini hukuka aykırı olarak ele geçirmek suretiyle üzerlerine atılı suçları işledikleri hususunda haklarında iddianame ile kamu davası açılabilmesi için yeterli şüphenin ve yeterli delilin bulunduğu anlaşılmakla...."
Denilmek suretiyle huzurdaki dava açılmıştır.
Öncelikle müvekkil, suçunu sarih bir şekilde ikrar etmiş; her türlü bilgiyi savcılığa vererek adli makamlara yardımcı olmaya çalışmış ve bu yolla yargının gereksiz şekilde meşgul edilmesini önlemiştir. Ancak Sayın Mahkemenizce de takdir edileceği üzere yargılama faaliyet yalnız işin esasına girilerek sürdürülmemelidir. Kolluk, savcılık, mahkeme gibi her türlü yargılama faaliyetinin asli ve tali sujeleri tarafından yapılan her işlem usulüne uygun olmalıdır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 148. Maddesi gereğince;
İfade alma ve sorguda yasak usuller
Madde 148 – (1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu
engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte
bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.
(2) Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.
(3) Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak
değerlendirilemez.
(4) Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme
huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.
(5) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya
çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.
Müvekkilin İncesu Jandarma Karakolunda ifadesi alınırken, ifadeyi alan kolluk kuvvetleri, istedikleri cevabı alana dek defalarca kez müvekkile aynı soruyu sorarak, onu psikolojik ve fiziksel olarak yıpratmış ve yormuşlardır. İfade sırasında müdafi bulunmamaktadır. Müvekkil, ilgili ifadesini baskı ve korkutma altında vermiştir. Sanıklar, ifade vermeden önce bekletilmiştir. İşbu sebeplerden ötürü yasak usullerle elde edilen ifadelerin delil niteliğinde değerlendirilmemesini Sayın Mahkemenizden talep ederiz. Bu süreç neticesinde her ne kadar müvekkil, ifade tutanağını rızası olduğundan bahisle imzalamış olsa da 148. Maddenin 3. Fıkrası gereği ilgili ifade tutanağı, delil olarak kabul edilmemelidir.
Ancak hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan ifade tutanağı Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmaya delil olarak esas alındığı gibi, bir de müvekkilin daha önceden dolandırıcılık suçlarından birçok kez soruşturma ve kovuşturma dosyaları bulunduğunu belirterek müvekkilin üzerine atılı suçu işlediğinden bahisle iddianame düzenlemiştir.
Sayın Mahkemenizin de takdirinde olacağı üzere, yargılama faaliyet "YALANCI ÇOBAN" hikayesi esas alınarak yürütülemez.
Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi
Madde 160 – (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği
izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar
vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın
yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan
delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.
Özellikle de ceza yargılaması, karineler, kanaatler, izlenimler gibi soyut algılar üzerinden sonuçlandırılamaz. Savcılık makamlarının her ne kadar yeterli şüphe varlığından hareketle soruşturmayı yürütmesi gerekse de ilgili yeterli şüphenin varlığının kabulünü gerektiren yine "DELİL" dediğimiz maddi hayata uygun somut bulgulardır. Savcılık, "şüphe" ibaresinden şüpheye yer olacak delilleri değil, kendi izlenim ve kanaatlerinin ne olduğuna odaklanmıştır. Bunun sonucunda müvekkilin daha önceden soruşturma ve kovuşturma geçirmiş olduğu benzer suçları odağına almış ve savcılık, adeta bir psikolog gibi müvekkilin karakterini analiz etmiş ve suç işlediğine kanaat getirmiştir. Yargıtay'ın güncel kararları incelenecek olursa;
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/5641 E. , 2022/6294 K.
CMK 148
CMK 148/4. gereği müdafii hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli ve ya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.
Olay yeri görgü tespit tutanağına göre, sanıkların olay yerinde yakalanmadıkları, olay yerinden kaçan şahısların sanıklar olduğuna dair sanık …’ın sonradan değişiklik gösteren beyanı dışında delil elde edilemediği, kazı aletleri üzerinde parmak izi incelemesi yapılmadığı, her ne kadar sanıklar kollukta müdafisiz alınan beyanlarında kazı yaptıklarını kabul etmiş iseler de mahkemedeki savunmalarında izinsiz kazı yapmadıklarını belirterek atılı suçlamayı kabul etmedikleri, CMK’nın 148/4. maddesindeki müdafii hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifadenin hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli ve ya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz hükmü gözetildiğinde sanıkların müdafisiz alınan kolluk beyanlarının hükme esas alınamaz.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/35285 Karar : 2017/6905 Tarih : 31.05.2017, Banka ve Kredi Kartının İzinsiz Kullanılması Suçu
CMK 148. Madde
İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- CMK’nın 148/4 maddesinde yer alan “Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz” ve aynı yasanın 213. maddesinde yer alan “Aralarında çelişki bulunması halinde; sanığın, hâkim veya mahkeme huzurunda yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcısı tarafından alınan veya müdafiinin hazır bulunduğu kolluk ifadesine ilişkin tutanaklar duruşmada okunabilir.” şeklindeki yasal düzenlemelere göre; sanığın önceki ifadesinin duruşmada okunmasının ilk koşulunun iki ifade arasında çelişki bulunması, ikinci koşulun ise sanığın önceki ifadesinin; hakim, mahkeme ya da Cumhuriyet Savcısı tarafından alınması veya kollukta alındığı taktirde ise ifadeye müdafiinin katılmış olmasıdır.
Somut olayda her ne kadar sanığın kolluk ifadesinde, müştekiye hakaret ettiğini kabul etmesine rağmen bu ifadenin müdafii huzurunda alınmadığı, sanığın talimat mahkemesindeki duruşmada bu ifadesini doğrulamadığı, bu nedenle sanığın kolluk ifadesinin duruşmada okunamayacağı, hükme esas alınamayacağının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘nun temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 31/05/2017 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Diğer sanık Gökhan müvekkilin arkadaşıdır. Sanıklar, ifade verdikten sonra aralarındaki konuşmasında Gşkhan , "Senin bu kredi kartlarıyla alışveriş yapıp yapmadığını ısrarla sordular. Yapıp yapmadığını bilmiyorum, ifadede bu şekilde söyledim." demiş olmasına rağmen Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 2022/***** Soruşturma numaralı iddianamede, İncesu Jandarma Karakolunda Gökhan 'ın ifadesinde "Şüpheli Gökhan 'ın da diğer şüpheli Berat 'ın telefonunu aldığı, birtakım müştekilere ait banka bilgilerini kaydederek harcama yaptığını bildiğini beyan etmiş" şeklinde ifade verdiği belirtilmiştir.
SANIKLAR İNCESU ASLİYE CEZA MAHKEMESİ 2018/437 ESAS VE 2019/230 KARAR SAYILI GEREKÇELİ KARAR EVRAKINDA ALMIŞ OLDUKLARI CEZA NEDENİYLE 1 AY CEZAEVİNDE BUULNMUŞLARDIR. SANIKLARIN HÜKÜMLÜLÜKLERİ BİTER BİTMEZ İŞBU DAVA KONUSU OLAY HAKKINDA İFADE ALARAK SANIKLARA BASKI İÇERİSİNDE İFADE VERDİRİLMİŞTİR. SANIKLARIN CEZAEVİNDE BULUNDUKLARI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULDUĞUNDA PSİKOLOJİK DURUMLARININ OLUMSUZ YÖNDE OLACAĞI SARİHTİR. BU HUSUS AVANTAJ OLARAK KULLANILARAK SANIKLARIN ÜZERİNE SUÇ İSNAD EDİLMEYE ÇALIŞILMIŞTIR. BU HUSUS TARAFIMIZCA KESİNLİKLE KABUL EDİLMEMEKTEDİR.
İşbu sebeplerden dolayı sanık Gökhan 'ın İncesu Jandarma Karakolunda alınan ifadesinin delil niteliğinde değerlendirilmemesini ve hükme esas alınmamasını, sanık Gökhan 'ın Sayın Mahkemeniz nezdinde tekrardan ifadesinin alınmasını saygıyla talep ederiz.
DOSYA KAPSAMINDA YAPILAN SORUŞTURMADA TARAF BEYANLARI DİKKATE ALINMAMIŞ, SUÇ UNSURU YANLIŞ BELİRLENMİŞ, BELİRLENEN SUÇ UNSURUNA İLİŞKİN DELİLLER DEĞERLENDİRİLMEMİŞTİR.
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının yapmış olduğu soruşturma kapsamında öncelikle suç unsuru yanlış belirlenmiştir. Bu sebeple müvekkil hakkında "başkasına ait banka ve kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama" sebebiyle birçok dava açılmıştır. Olaydan anlaşılacağı üzere müvekkil, yalnızca kredi ve banka kartlarını telefonuna kaydetmiştir. Müvekkil, kendisine ve üçüncü kişilere bu kredi kartlarını kullanarak maddi olarak fayda sağlamamıştır.
Müvekkile isnat edilen "başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçu" TCK'da şu şekilde düzenlenmiştir;
Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması
Madde 245 – (Değişik: 29/6/2005 – 5377/27 md.)
(1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Kanun maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, banka veya kredi kartının herhangi bir yerde bulunması ve kullanılması halinde kişilerin bu suç kapsamında cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Somut olayda müvekkil yalnızca kredi kartlarına ilişkin bilgileri telefonuna kaydetmiş, bu kartlardan hiçbir şekilde yararlanmamıştır. Müvekkil, yalnızca soruşturma kapsamında sanık Gökhan'ın vermiş olduğu iddia edilen ifade üzerinden suç isnadına maruz kalmış ve bu sebeple müvekkil, suçun faili haline gelmiştir. İşbu sebepten ötürü müvekkilin BERAATİNİ talep ederiz.
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 08/08/2022 tarihinde düzenlenen 2022/47804 Soruşturma numaralı iddianame ile "Müşteki Murat *********'nun talimat yoluyla alınan ifadesinde şüphelilerden şikayetçi olduğunu beyan etmiştir."
Yine iddianamede "Türkiye İş Bankasının cevabı yazısında; müştekinin itiraz formunun gönderildiği, 17/11/2017 günü metro turizm isimli iş yerinden 527,98 TL ve 527,98 TL, 19/11/2017 günü hepsipay isimli iş yerinden 20,48 TL, iyzico isimli iş yerinden 19,40TL tutarında harcama yapıldığı yönünde itiraz edildiği bildirilmiştir."
Burada işlenmiş suçun müvekkil tarafından işlendiğine yönelik hiçbir delil bulunmamasına rağmen "Haklarında benzer suçlardan birçok soruşturma ve kovuşturma dosyaları bulunan şüphelilerin müştekinin mobil bankacılık bilgilerini bilgisi ve rızası dışında kullanıp zincirleme şekilde harcamalar yapmak suretiyle haksız menfaat temin ederek üzerlerine atılı suçları işledikleri hususunda haklarında iddianame ile kamu davası açılabilmesi için yeterli şüphenin ve yeterli delilin bulunduğu anlaşılmakla,"
Sebebiyle müvekkil, suçun faili haline gelmiştir. Ancak suçun bilişim suçu olması sebebiyle suçun unsurları göz önünde bulundurulduğunda müvekkilin suçun faili olmadığı anlaşılacaktır. Zira bilişim suçlarının tespiti, teknik inceleme ile mümkündür. Banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu uygulamada şu şekilde karşımıza çıkmaktadır; herhangi bir şekilde ele geçirilen banka veya kredi kartları, sosyal medyada, yasaklı internet sitelerinde veya yine bilişim araçlarının sağladığı yarar ile kişiler arasında yayılmaktadır. Ele geçirilen kredi kartları birden fazla kişi tarafından benzer zamanlarda sürekli olarak kullanılıp, kartların bakiyesi sıfırlanmaktadır. Kişilerin ele geçirmiş oldukları kredi veya banka kartlarını hukuka aykırı bir şeklide yaymalarının sebebi, kredi ve banka kartlarının birden fazla IP adresi kullanılarak suçluların takibini zorlaştırmak ve suçun faili meçhul olarak kalmasını sağlamaya çalışmaktır. Keza suçun soruşturması yapılırken bilişim sisteminden yararlanarak ele geçirilmiş banka veya kredi kartını kullanan kişilerin IP adresleri üzerinden tespit yapılmaktadır. Müvekkilin telefonunda, internet sitelerinde var olan banka ve kredi kartlarının hesap bilgilerinin yer alması ile harcamaların müvekkil tarafından gerçekleştirdiği sonucuna varılamaz. Keza, müvekkilin daha önceden benzer suçlardan soruşturma ve kovuşturma geçirmiş olması, suçu işlediğine ilişkin delil ve esas teşkil edemeyecektir.
IP ADRESLERİNE İLİŞİKN TESPİT YAPILMADAN, FAİLE İLİŞKİN, TELEFON, ADRES, AD VE SOYAD GİBİ BİLGİLERİN TESPİTİ MÜMKÜN DEĞİLDİR. SAVCILIK TARAFINDAN MÜVEKKİLİN, GEREKLİ İNCELEMELER YAPILMADAN SIRF ESKİ SUÇ KAYDI VE TELEFONUNDA BANKA VE KREDİ KARTI HESAP BİLGİLERİNİN BULUNMASINA DAYANILARAK İDDİANAME DÜZENLENMESİNDE HUKUKA UYARLILIK YOKTUR
17/11/2017 ve 19/11/2017 günlerinde yapılan harcamaların, kim tarafından, hangi IP adresinden, hangi telefon numarasından yapıldığına ilişkin hususlar, tespiti mümkün olan hususlardır. Ancak işbu incelemeler yapılmadan doğrudan müvekkilin üzerine suç isnat edilmesi hukuka aykırıdır.
Müvekkil, daha önce bulunmuş olduğu davalarda samimi beyanlarda bulunmuştur. Zira müvekkil, gerçekletirmiş olduğu eylemin suç olduğunu bilmektedir ve pişmanlık duymaktadır. Ancak müvekkilin samimiyetle yapmış olduğu ikrar, geleceğe yönelik olarak müvekkilin aleyhine bir durum yaratmış ve işlenen benzer suçlardan müvekkil fail haline getirilecek şeklide suçlanmıştır.
ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ, CEZA HUKUKUNUN, CEZA YARGILAMASINA ESAS TEŞKİL EDEN TEMEL İLKESİDİR. MÜVEKKİL HAKKINDA YÜRÜTÜLEN SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA EVRELERİNDE BU İLKE HUKUKA AYKIRI ŞEKİLDE GÖZ ARDI EDİLMİŞTİR
Müvekkilin üzerine atılı 17/11/2017 ve 19/11/2017 tarihlerinde gerçekleştiği iddia edilen banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunu işlediğine dair suçlamalar doğruluk payı içermemektedir. Zira daha önceden girmiş olduğu davalarda suçunu samimi olarak itiraf eden ve bundan dolayı pişmanlığını elinden geldiğince belli eden müvekkilin, bu suçu da işlemiş olması halinde çekinmeksizin itiraf edeceği su götürmez bir gerçektir. Nitekim, inkar etme amacı güden bir şahsın diğer yargılamalarda da üzerine atılı suçları zinhar kabul etmemesi, yalanlaması gerekirdi.
Müvekkilin üzerine atılı suçu işlediğine yönelik somut bir delil veya herhangi bir emare bulunmamaktadır. Buna ilişkin yalnızca müştekinin hesabından para çekildiğine ilişkin beyanları mevcuttur. Müvekkil, samimi ve sarih şekilde banka ve kredi kartlarına ilişkin bilgileri kaydettiğini ikirar etmiş; ancak bu banka ve kredi kartlarından harcama yapmamıştır.
Ceza Muhakemesinde, bir husus hüküm verebilecek derecede yeterince aydınlatılmadıysa, sanık lehine sonuç çıkarılmalıdır. Buna şüpheden sanık yararlanır ilkesi denmektedir.
C. Suç ve cezalara ilişkin esaslar
Madde 38 –
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Anayasanın 38. Maddesinin 4. Fıkrası gereğince suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kime suçlu sayılamaz. Mahkemelerin bir kimsenin suçluluğuna hükmen karar verebilmesi için, yasal, gerçek, somut, maddi gerçeğe uygun delillere dayanarak karar vermiş olması gerekmektedir. Ancak savcılık tarafından yukarıda daha önce izah ettiğimiz sebeplerden ötürü elde edilen deliller, hukuka aykırıdır ve zaten savcılık tarafından daha önce yapılan suç vasfı yanlış olduğundan ötürü, ilgili suça ilişkin delillerin tespiti yapılmamıştır. İşbu açıklanan sebeplerle, yargılama sakattır ve müvekkilin suçluluğuna ilişkin hüküm kurulmamalıdır. Zira mahkumiyet hükmü ne hukuka ne de vicdanlara uyan nitelikte olacaktır. İşbu sebepten Sayın Mahkemenizden saygılarımızla müvekkilin BERAATİNİ talep ederiz.
KUSURSUZ CEZA OLMAZ İLKESİ GEREĞİNCE CEZA HUKUKU, FAİLİ DEĞİL; FİİLİ ESAS ALARAK CEZALANDIRAN BİR HUKUK DALIDIR.
Ceza hukuku, kişiler için mahkumiyet hükmü kurulurken, kişilerin geçmişini, karakterini, kişisel özelliklerini değil; eylemini değerlendirir. Bir kimsenin geçmişte suç işlemiş olması, bu kimsenin gelecekte de suç işleyeceği veya bir başkaları tarafından işlenmiş bir suçun faili olarak anılmasını gerektirmez. 17/11/2017 ve 19/11/2017 tarihlerinde işlenen suçun faili olarak müvekkilin sorumlu tutulmasında hukuka uygun herhangi bir yön bulunmamaktadır.
SAMİMİ İKRAR
Müvekkil, gerek soruşturma evresinde kollukta verdiği ifadede gerekse de kovuşturma aşamasında mahkemede vermiş olduğu ifadede 12/10/2016 tarihindeki olayı olduğu gibi dosdoğru anlatmış ve suçunu ikrar etmiştir. Hal böyle olunca, samimi olarak suçunu kabul ettiği ve yetkili mercileri uğraştırmadığı, onlara kolaylık sağladığı da aşikardır.
MÜVEKKİL, HUZURDAKİ DAVADA DA BİLDİKLERİNİ AÇIK VE NET ŞEKİLDE SORUŞTURMA AŞAMASINDA SAMİMİ OLARAK AÇIKLAMIŞTIR. ANCAK MÜVEKKİLİN SAMİMİ BEYANI KARŞISINDA, TEK TARAFLI OLARAK MÜŞTEKİNİN ŞİKAYET BEYANINA ÜSTÜNLÜK TANINARAK MÜVEKKİL HAKSIZ ŞEKLDE HUZURDAKİ DAVANIN SANIĞI HALİNE GELMİŞTİR. İŞBU SEBEPLE MÜVEKKİLİN MADDİ VE MANEVİ OLARAK DAHA FAZLA KAYIP YAŞAMAMASI ADINA SAYIN MAHKEMENİZDEN MÜVEKKİLİN ÜZERİNE ATILI SUÇLARDAN BERAATİNİ TALEP EDERİZ.
MÜVEKKİLİN PSİKOLOJİK DURUMU
Müvekkil, başkaca bir suçtan giydiği hüküm nedeniyle bir süre hapiste yatmış ve hapisten çıktıktan sonra yargılamaya konu olay meydana gelmiştir. Müdafiliğini üstlendiğim sanık, hapisten çıkar çıkmaz iş aramaya başlamış, fabrikalara ve iş yerlerine iş başvurusunda bulunmuştur. Bununla da kalmamış, günlük yevmiye işlerine müracaat etmiş, tarlalara ırgat olarak gitmeyi dahi istemiştir. Ancak hükümlü olduğu, sabıkası bulunduğu için kimse kendisini işe almamış, yardımcı olmamıştır. İş bulamayan müvekkil, ailesinden de destek görmemiştir. Bütün bu olaylara ek olarak, müvekkil hakkında huzurdaki dava konusu nedeniyle haksız şekilde suç isnat edilince, müvekkilin aile ve arkadaş hayatı sona ermiştir. Müvekkil, doğup büyüdüğü yerde yaşayamaz hale gelmiştir.
Kısacası müvekkilin içinde bulunduğu bu müşkül durum, müvekkili bir çıkmaza sürüklemiş, psikolojisini olumsuz etkilemiştir.
MÜVEKKİL, HAPİSTEN ÇIKMASI SEBEBİYLE SUÇ İŞLEMEMİŞ OLSA BİLE TEKRAR ADLİ MAKAMLARIN ÖNÜNE ÇIKMAKTAN VE TEKRAR CEZA ALMAKTAN KORKTUĞUNDAN İŞLEMEMİŞ OLDUĞU BİR SUÇTAN OLUŞAN ZARARI YİNE DE GİDERMEYE ÇALIŞMIŞTIR. SAVCILIKTAKİ İFADESİNDE BU HUSUSUN TEKLİFİNDE BULUNMUŞTUR. ANCAK BANKACILIK KANUNUN GEREĞİ, BANKALAR MÜŞTERİLERİNİN ZARARLARINI GİDERDİĞİNDEN, MÜVEKKİLİN ETKİN PİŞMANLIK HÜKÜMLERİNDEN YARARLANMA İMKANI OBJEKTİF OLARAK İMKANSIZ KALMIŞTIR. EĞER BANKA TARAFINDAN MÜŞTEKİNİN ZARARI GİDERİLMEMİŞ OLSAYDI, MÜVEKKİLİN BU HUSUSTA ADIM ATACAĞI TARTIŞILMAZ BİR GERÇEKTİR.
Etkin pişmanlık
Madde 168 – (Değişik: 29/6/2005 – 5377/20 md.)
(1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs (…)[62] suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.(61)
(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.
(3) Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir.
(4) Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.
(5) (Ek: 2/7/2012 – 6352/84 md.) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.
Müvekkil, her ne kadar müştekinin zararını objektif imkansızlık sebebiyle giderememiş olsa da; zararı gidermeye hazır olduğunu net ifadelerle beyan etmiştir.
Yukarıda açıkladığımız sebeplerden ötürü ve Sayın Mahkemenizce re'sen dikkate alınacak sebeplerle, müvekkilin maddi ve manevi olarak ortaya çıkan zararların bir nebze olsun azalması adına, müvekkilin suçu işlediğine dair hiçbir delil ve tanık beyanı olmaması ve müvekkilin suçu işlemediğinin sabit olması nedeniyle BERAATİNE karar verilmesini talep ederiz.
HUKUKİ NEDENLER : TCK, CMK ve yasal sair tüm mevzuat
HUKUKİ DELİLLER : Sanık beyanı, tanık beyanı, bilirkişi, banka dekontları, sabıka kaydı, yemin ve yasal sair tüm deliller
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda arz ve izah olunan ve Sayın Mahkemenizce re'sen dikkate alınacak tüm nedenlerle,
Müvekkil hakkında "banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu"nu işlemediğinin sabit olması nedeniyle BERAATİNE karar verilmesini,
Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte ise müvekkil lehine olan hükümlerin uygulanmasını,
Saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.09/10/2023
SANIK MÜDAFİ
Av. Gizem Gül UZUN